21 Ocak 2013 Pazartesi

Felsefe ve ahlak eğitimi


Resim :10- Sezai Özdemir, "Felsefe Taşını Arayan Adam I", 2002

   Devletlerin gelişmişlik düzeylerini öğrenebilmek için ülkenin eğitim sistemine ve ahlak anlayışına bakmak gerekir. Eğitim sistemini geliştirmek, aydın halk sayısını arttırmak ve ahlakî değerleri olan bir halk yapısı isteyen devletler bunu gerçekleştirmeden önce özgür düşünce ortamını sağlamalıdırlar. Bu durum ise felsefe eğitimini gerekli kılar. Bir ülkede eğer felsefe eğitimi verilmiyorsa o ülkenin yöneticileri halkının düşünmesini istemiyor demektir. Düşünmeyen bir halk için ise ilerleme, hayalî bir kavramdan başka bir şey olamaz.
  Ülkemizde felsefe eğitimi lise döneminde veriliyor. Gençlerin zihinlerinin en karmaşık olduğu dönemde… Benliklerini aradıkları, çeşitli duygusal bunalımlarla mücadele ettikleri bu dolambaçlı yolda kendilerini dahi çözmekte zorlanan bu gençlere “düşünme”’yi lisede öğretmek geç değil mi sizce de? Bana göre felsefe eğitimine ilkokulda başlanmalı. Yavaş adımlarla ve kolay birtakım bilgilerle öğretilmeli. Sorgulamak, varlık ve ahlak üzerine kafa yormak öğretilmeli. Çocuklar düşünmeyi ve sorgulamayı öğrenebilmeli ki kendilerini de tanıyabilsinler. Kendini tanıyan bir çocuğun ergenlik döneminde duygusal ve düşsel sıkıntılar çekeceğine inanmıyorum. Çünkü düşünen ve sorgulayan insan her türlü zorluğun üstesinden gelebilir.
   Ülkemizde bu yıl uygulanan 66 aylık çocukların okula gönderilmesi (4+4+4) sistemi çoğu kişi tarafından eleştirildi. Eleştirenlerden biri ben olsam da sistemi tamamen eleştirmek acımasızlık olur. Benim eleştirilerime maruz kalan kısım o küçük yaşta çocuklara matematik ve fen bilgileri gibi algılamakta zorlanacağı derslerin öğretilmesi. Beş yaşındaki çocuktan böyle ağır ve çetrefilli bilgileri sindirmesini nasıl isteyebiliriz ki? Bu sistem ülkemize Avrupa’dan uyarlanmış fakat bizde uygulanırken biraz saptırılmış. Oysa Avrupa’da çocuklara fen ve matematik dersleri değil ahlakî bilgiler öğretiyorlarmış. Bunu bina yapmadan önce bir zemin hazırlamaya benzetebiliriz. Çocuklar sosyal ortama atılmadan evvel nasıl davranmaları gerektiğini, insanlara nasıl hitap edeceklerini ve görgü kurallarını öğreniyorlar. Bu sistem Osmanlı’da da vardı. Çocuklara önce ahlakî eğitim daha sonra dinî ve pozitif bilimler öğretilirdi. Şimdi de öyle olsa fena mı olur? Böylece birbirlerinin inancına saygı duyan, görgü ve nezaket kurallarını bilen bir nesil yetişir. Hangi yönetici istemez ki böyle bir halkı? Ülkesinin gelişmiş bir ülke, halkının ise düşünen bir toplum olmasını isteyen, halkın hükümet için değil de hükümetlerin halk için var olduğunun bilincinde olan bir hükümet ister bunu ancak.