Ben kara özlem duyan şehirdenim
Sen karlı sokakların insanı…
Farkımız bu işte;
Biz değişik iklimlerdeniz,
Aynı dünyanın farklı paralellerde yaşayanları…
Kusurlarım var elbet,
Aydınlığın kararttığı insan benim!
Ana karnında ışık mı vardı?
Olmadığı için mi bebekler günahsız doğardı?
Şimdi senden beklediğim menekşe pullu bir mektup
İçine sadece “biz” yaz,
Gözlerini andırsın mürekkebinin rengi.
Aşağıda kaldırım taşları dizen belediye işçileri
Pencerede beklerken görürüm onları.
Yelkovanla akrebin oyunu çeker dikkatimi.
Gökyüzüne gider gözlerim
“güneş batacak!” diye fısıldar kulağıma
Sevinsem mi üzülsem mi bilemem.
Yine gelmedi mektubun.
Ve ekler usulca gökyüzü
“Bitti mesai saati
İndirmek vakti geldi panjurları
Postacı gelmez gayrı”
Uyuması bir dert şimdi, düşünmesi ayrı…
“Bitti mesai saati
YanıtlaSilİndirmek vakti geldi panjurları
Postacı gelmez gayrı”
Şu gözlerimin rutubeti hiç mi eksik olmaz... Hangi rüzgarın ahı var göz kapaklarımdaki ince yağmurda? Orhan kardeşim, hüzüne bıraktın yine gönlümü.
"Hangi rüzgarın ahı var göz kapaklarımdaki ince yağmurda?"
YanıtlaSilBütün elementler bu sözler çıksın diye dua ederler Allah'a. Duymaz mısın seslerini, ah mı sanırsın rüzgarın yakarışlarını.
Gözünden akanların kendisine karışmasını beklerken sular,
Karalamalarını benliğinde yakmak ister ateş!
Teşekkür ederim ey dost!
Gözünün buharı beni sevinçten uçurdu.
kardeşim :) yüzümü güldürdün, sağolasın... kalemine kuvvet, yüreğine sağlık..
YanıtlaSilGüzel dostluklar, güzel duygular,samimi dostluklar.
YanıtlaSilGördükçe duygulanıyor okudukça hüzünleniyorum.
Selam ve dua ile.
Ne diyebilirim ki çok güzel
YanıtlaSilGüzel bir şiir olmuş. Eline sağlık.
YanıtlaSilLise öğrencisiyim ve ödevim Mustafa Kutlu, bu şiiri okul gazesinde yerini hazırladım bile
YanıtlaSil